KONU : Çek Suçlarında Verilen Para Cezaları ÖZET : Çek Suçlarında verilen para cezalarında, kanun koyucunun nispi nitelikteki para cezalarının uygulanmasına tamamen son vermeye dönük bir amacının bulunmadığı anlaşılmakta olup; diğer kanunlarda yer alan nispi nitelikteki adli para cezalarının, 5237 sayıl TCK’nın 52. maddesinde öngörülen “gün para cezası sistemine” “aykırılık” değil, “farklılık” oluşturduğunu, bu nedenle 31.12.2008 tarihinden sonra da geçerliliklerini, dolayısıyla yürürlüklerini sürdüreceklerini, uygulanmalarının ve infazının zorunlu olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 13.05.2009 tarih, 2009/7799 Esas ve 2009/9310 Sayılı Kararı Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık ……………… hakkında Gaziantep 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 07.02.2008 tarihli, 2007/854 esas, 2008/140 karar sayılı hükmü ile “3167 sayılı Kanunun 16/1. Maddesi uyarınca verilen 1.000.-YTL adli para cezasının” infazı aşamasında, Cumhuriyet Savcılığınca, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun geçici 1. Maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 2, 5, 7/2, 45/1 ve 52/1 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, suç karşılığı yaptırım olarak sadece hapis ve gün para cezası verilebileceği, bu genel kuralın bütün özel yasalarda bağlayıcı olduğu, aykırı hükümlerin 31.12.2008 tarihine kadar uygulanabileceği, bu nedenle 5237 sayılı TCK’nın hükümlerine aykırı olan söz konusu para cezasının infazında tereddüt oluştuğu belirtilerek karar verilmesinin talep edilmesi üzerine; aynı Mahkemece yapılan inceleme sonucu verilen, 12.01.2009 tarihli aynı ve aynı sayılı, “3167 sayılı Kanun’da yeni bir düzenleme yapılmamış olsa da, karşılıksız çek keşide etmek suçundan gerçek kişilere verilen cezaların yasal ve usulüne uygun olduğu gerekçesiyle uyarlama yapılmasına ve infazın durdurulmasına yer olmadığına” ilişkin ek kararına itiraz edildiği; itiraz mercii GAZİANTEP 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.01.2009 tarihli ve 2009/42 değişik iş sayılı kararı ile “3167 sayılı Kanunun 16. Maddesinde “Karşılıksız Çek Keşide Etmek” suçuna ilişkin cezanın 5237 sayılı TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu ve 31.12.2008 tarihine kadar yeni yasal düzenleme yapılmadığından genel hükümlerin uygulanmasının gerektiği, infaz edilecek hükümde tereddütlerin oluşması nedeni ile hükmün infazının mağduriyetlere yol açmaması için, itirazın kabulü ile 12.01.2009 tarihli ek kararın kaldırılmasına, infazın durdurulmasına ve hükümlünün bihakkın tahliyesine” karar verildiği; itiraz mercinin 16.01.2009 tarihili kararına karşı Yüksek Adalet Bakanlığı’nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 31.03.2009 gün ve 3438/18829 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2009 gün ve 2009/93495 sayılı tebliğnamesi ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya ve ekleri incelendi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede,”Dava Kapsamına göre; 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. Maddesindeki, “Diğer Kanunların, 5237 sayıl Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en gec 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.” 5237 sayılı Kanunun 5. maddesindeki “Bu Kanunun Genel Hükümleri, Özel Ceza Kanunları ve Ceza içirene kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır”. Aynı Kanun’un 52. maddesindeki, “Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yüdiyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. En az yirmi ve en fazla Yüz Türk lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.” 3167 sayılı Kanunun 16/1. Maddesindeki “Üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, çek bedeli tutarı kadar adli para cezasıyla cezalandırılırlar. Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 3167 sayılı Kanunda 31.12.2008 tarihine kadar yeni bir düzenleme yapılmamış ise de, anılan Kanunun 16/1. Maddesinde öngörülen cezanın nispi nitelikte olduğu ve 5237 sayıl Kanunun 52. maddesine aykırılık oluşturmadığı, bu hususun Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22.01.2009 tarihli ve 2007/8271 esas, 2009/480 sayılı ilamı ile de zımmen kabul edildiği gözetilmeden itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.01.2009 tarihli anılan kararın bozulması istenmiştir. Somut olayda uyuşmazlık, 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. Ve 5237 sayılı TCK’nın 5 ve 52. Maddeleri hükümleri karşısında, karşılıksız çek keşide etmek suçu için 3167 sayılı Kanun7un 16/1. Maddesinde öngörülen nispi para cezasının, 5237 sayılı TCK’nın genel hükümlerine aykırılık oluşturulup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın 45/1. Maddesinde “Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adli para cezalarıdır” hükmü öngörülmektedir. 5252 sayılı Kanun’un 5. Maddesinin (1) ve (2) fıkralarında, “Kanunlarda öngörülen “ağır para” cezaları, “adli para” cezasına dönüştürülmüştür. Bu kanunlarda Türk Ceza Kanununda belirlenen cezalar sistemine uygun değişiklik yapılıncaya kadar, alt ve üst sınırlar arasında uygulama yapılmasını gerektirir nitelikteki adli para cezalarında cezanın alt sınırı dörtyüzelli milyon, üst sınırı yüzmilyar Türk Lirası olarak uygulanır. Bu fıkra hükümleri, nispi nitelikteki adli para cezaları hakkında uygulanmaz.” hükümlerine yer verilmiş olup; nispi nitelikteki ağır para cezaları da diğer cezalar gibi adli para cezasına dönüştürülmüş ve (2). fıkra düzenlemesinden ayrı tutularak, bu kuralın nispi para cezaları hakkında uygulanmayacağı dolayısıyla, mevcut durumuyla uygulanabilir olduğu kabul edilmiştir. Nitekim aynı maddenin (3). fıkrasında da nispi nitelikteki adli para cezaları da dahil olmak üzere tüm ağır para cezasından dönüştürülen adli para cezalarının infazına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. 5237 sayıl TCK’nın genel hükümlerinde, 20/2. maddesindeki “tüzel kişilere ceza yaptırımı uygulanamayacağı” kuralına benzer şekilde, suç karşılığında nispi para cezasının uygulanamayacağına ilişkin açık ve emredici bir hüküm yer almadığı gibi, 5237 sayılı TCK’nın 01.06.205 tarihinde yürürlüğe girmesinde çok kısa bir süre sonra 08.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun ile nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 158. Maddesinde yapılan değişiklik ile “adli para cezasının miktarının elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı” hükmü öngörülerek, nispi para cezasının Yeni TCK’nın yaptırım sistemine aykırı olmadığı açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesinden sonra çıkarılan çeşitli kanunlarda yer alan suç tanımlarında, nispi para cezasının öngörüldüğü görülmektedir.örneğin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde nispi adli para cezası öngörülmüştür. Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden; Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.01.2009 tarihli ve 2009/42 değişik iş karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. Maddesinin 3. Fıkrası gereğince BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. Maddesinin 4. Fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 13.05.2009 tarihinde oy birliği ile karar verildi. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 13.05.2009 tarih, 2009/7799 Esas ve 2009/9310 Sayılı Kararı) |
26 Ekim 2018 Cuma
Çek Suçlarında Para Cezası
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder